sliderdd

Arkeologlar Derneği İstanbul Şube’den Bathonea çağrısı (sendika.org - 14 Mart 2014)

Arkeologlar Derneği İstanbul Şube, Bathonea antik yerleşimini konut yapması için TOKİ’ye devreden İstanbul Üniversitesi’ne ”bilimin toplumsallaşmasına katkı” çağrısı yaptı.

Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, Bathonea antik yerleşiminin İstanbul Üniversitesi’nce TOKİ’ye devredilmesi ile ilgili bugün (14 Mart) bir açıklama yayımladı.



Açıklamada, yerleşmede ortaya çıkarılan ve Roma dönemine tarihlendirilen antik liman, yol, sur, sarnıç gibi özgün kalıntıların arkeolojik önemine vurgu yapılarak bu kalıntıların yerinde korunması kadar, ziyarete açılmasının da son derece önemli olduğu belirtildi.

Yapılaşma arkeolojik siti de etkileyecek

“Arkeolojik yerleşmenin bulunduğu parselleri de içeren taşınmazın İstanbul Üniversitesi tarafından TOKİ’ye devredilmesinin, alanın inşaata açılması tehlikesini doğurmuştur” denilen açıklamada bu alanlarda yapılaşmaya gidildiği takdirde ortaya çıkacak rant baskısı, alt yapı, yol gibi gereksinimlerin yerleşmenin hemen yakınında bulunan arkeolojik siti de olumsuz etkileyeceğine dikkat çekildi.

İstanbul Üniversitesi’ne, sahip olduğu arazide yer alan arkeolojik sit alanının bilimsel olduğu kadar toplumsal olarak da değerlendirilmesinde daha korumacı ve destekleyici davranması yönünde çağrıda bulunuldu. Üniversitenin yürütülen bilimsel çalışmaları destekleyerek ve kent yaşamına entegre ederek bilimin toplumsallaşmasına da katkı sağlaması beklendiği ifade edildi.

Açıklamanın tam metni şöyle:

İstanbul Küçükçekmece Gölü’nün güney kıyılarında, 2009 yılından bu yana yürütülen arkeolojik yüzey araştırmaları ve kazılarla ortaya çıkarılan, Neolitik dönemden Osmanlı dönemine kadar geniş bir zaman dilimini kapsayan arkeolojik bulgular, İstanbul’un geçmişine yeni boyutlar katacak keşiflerdendir. ‘Bathonea’ olarak adlandırılan yerleşmede, Roma dönemine tarihlendirilen antik liman, yol, sur, büyük bir sarnıç vb. anıtsal yapı kalıntıları da açığa çıkarılmıştır. Yerleşmedeki mimari kalıntıların arkeolojik öneminin yanı sıra, oldukça iyi durumda korunagelmiş olmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, alanın ören yeri olarak düzenlenerek ziyarete açılması yönündeki girişimlerine de vesile olmuştur. Bu bağlamda, yerleşmenin mimari kalıntılarının yerinde korunması kadar, ziyarete açılması da son derece önemlidir.

İstanbul Üniversitesi’nin Cerrahpaşa ve İstanbul Tıp Fakülteleri binalarının yenilenmesi karşılığında TOKİ’ye devrettiği araziler, Avcılar İlçesi 4440, 4441, 4450, 4434, 4435, 5951 ve 5955 numaralı parsellerden oluşmaktadır. 4440, 4441 ve 4450 numaralı parseller I. Derece Arkeolojik Sit Alanıdır ve Kültür Bakanlığı bu alanı “Bathonea 1. Etap Ören Yeri” olarak önermiştir. 4434, 4435, 5951 ve 5955 nolu parseller ise 2010 yılında I. Derece Arkeolojik Sit Alanından, III. Derece Arkeolojik Sit Alanına düşürülmüş ve ardından da İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin uyguladığı çok sayıda arkeolojik sondajda herhangi bir kültür varlığına rastlanmaması üzerine ilgili kurul tarafından Sit Kararı kaldırılmıştır.

Arkeolojik yerleşmenin bulunduğu parselleri de içeren taşınmazın İstanbul Üniversitesi tarafından TOKİ’ye devredilmesi, bu alanın inşaata açılması tehlikesini doğurmuştur. Yukarıda özetlendiği üzere, arkeolojik önemi ve bir ören yeri olarak düzenlenmesi konusunda hiç bir akademik çevrenin kuşku duymadığı özgün arkeolojik kalıntıların bulunduğu bu yerde inşaat yapılması kabul edilemez. Alanın mülkiyetinin kime ait olduğuna bakılmaksızın, 2863 sayılı yasa ile güvence altına alındığı gibi, I. Derece Arkeolojik Sit Alanlarında inşaa faaliyetleri kesinlikle yasaktır. Ayrıca mülkiyet sahibi kurumun üniversite olması bu konuda daha duyarlı davranılması yönünde kamuoyunun beklentisini de yükseltmektedir.

Söz konusu parsellerden I. Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmiş olanlarda bir yapılaşma teorik olarak mümkün değildir. III. Dereceden kurul kararı ile düşürülmüş parseller ise 1. Derece arkeolojik site yakınlığından dolayı koruma ilkeleri gereği yapılaşmaya açılamaz. Nitekim, arkeolojik sitlerin çevreleri ile birlikte korunması gerekir ve bu alanlarda yapılaşmaya gidildiği takdirde ortaya çıkacak rant baskısı, alt yapı, yol vb. gereksinimlerin karşılanması, hiç kuşkusuz hemen yakınında bulunan Arkeolojik Siti de olumsuz etkileyecektir.

Söz konusu antik yerleşim, artık batıya doğru genişleyen kent içinde kalmıştır. Böylesine önemli ve iyi korunmuş bir antik yerleşmenin arkeolojik kalıntılarının sergilenmesine yönelik projelerin geliştirilerek şehir yaşamına kazandırılması, İstanbul için büyük bir şanstır. Ülkemizin ilk arkeoloji bölümlerinden birini bünyesinde barındıran, köklü ve pek çok konuda öncü İstanbul Üniversitesi’nin, sahip olduğu arazide yer alan bu arkeolojik sit alanının bilimsel olduğu kadar toplumsal olarak da değerlendirilmesinde daha korumacı ve destekleyici davranması; burada yürütülen çok disiplinli bilimsel çalışmaları destekleyerek ve kent yaşamına entegre ederek bilimin toplumsallaşmasına da katkı sağlaması beklenmektedir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.